Her gün, sayısız kere, tanıdık tanımadık, o kadar çok kişi ile iletişim halindeyiz ki; evde eşimizle, çocuğumuzla; sabah evden çıkarken ekmekle gazete dağıtma telaşında olan apartman görevlisiyle, işte çalışma arkadaşlarımızla; otobüste, vapurda hiç tanımadığımız kişilerle…
Peki tüm bu kişilerle iletişim kurarken nasıl bir dil kullanıyoruz?
İletişim kurduğunuz kişilerle; özellikle aynı görüşte olmadığınızda, görüşlerinizi onlarda bir husumet yaratmadan nasıl aktardığınızı düşündünüz mü hiç? Yoksa siz “ben açık sözlüyüm, lafı gevelemeden ne düşünüyorsam aynen söylerim “ diyenlerden misiniz? Olabilir, ona da saygımız var…
Doğru iletişimin; insan ilişkilerini geliştirmede ve güçlendirmede yarattığı pozitif etkiyi fark etmek, karşınızdaki kişiden farklı düşündüğünüz durumlarda bunu nasıl dile getirmeniz gerektiğini bilmek, en önemlisi günlük konuşma diline “politik ve askeri bir deyim” olarak giren “Yumuşak Güç” ‘ün ne olduğu, ne işe yaradığı ve nasıl kullanılacağını öğrenmek, bunun hayatınıza olan faydasını anlamak isterseniz size “Yumuşak Güç” kitabını tavsiye ediyorum.
Kitabın adını gördüğümde, neredeyse birbirine zıt iki kelimenin bir araya gelerek, nasıl etkili bir iletişim aracı haline geldiğini merak ettiğim için kitabı satın almaya karar vermiştim. Kitabın bana göre en güçlü yanı; verilen örneklerle birlikte yediden yetmişe herkesce anlaşılır bir dil ile yazılmış olması. Günlük hayattan örneklerle desteklenmesi de “Yumuşak Güç” kullanımının hiç de zor olmayan ama son derece etkili bir yetkinlik olduğunu bize kanıtlıyor.
Burada yazacağım olay dışında diğer her şeyi kitaptan okuyup öğrenmenizi istiyorum ama bu olayı anlatmadan geçemeyeceğim. Sanırım kitabın adından sonra beni en çok etkileyen de bu olay oldu. Kitapta, adına “bazuka” denen bir tanksavar silahından bahsediliyor. Bu silahın en önemli özelliği yalnızca “sert hedeflere karşı” kullanılabiliyor olması. Yani bu şu demek; “bazukanın mermisi bir tankın gövdesine çarptığında çok yüksek bir sıcaklık oluşuyor ve 10 cm’e kadar çeliği delip geçiyor.” Buraya kadar her şey normal görünüyor ama asıl olay bundan sonra anlatılanlarda gizli. Hedef, çelik tank değil de içi pamuk dolu bir çuval olduğunda, sadece sert hedeflere karşı kullanılan bazuka mermisi yumuşak pamuk çuvalı karşısında sönüyor. “Pamuğa dolanıyor ve patlamadan kalıyor.”
Bu gerçek olayı okuduğumda kendime şu soruyu sordum; bu hayatta çelik tank mı olmak istersin yoksa içi pamuk dolu çuval mı, tercihin ne?
Açıkça belirtmeliyim ki, kitapta “Yumuşak Güç” kullanımı ile ilgili bir formül yok. Bu konuda başarılı olabilmek için; farkındalık geliştirmek ve kitapta da yazdığı gibi “her şeyden önce istemek ve kararlı olmak” gerekiyor. Kitapta bir de şöyle bir ifade var; “Yumuşak Güç kullanımı, önce bunun yararına inanmayı, sonra da niyet etmeyi gerektiriyor.” Ne kadar doğru değil mi? Aslında hepimizin davranışlarının ve sözlerinin altında bir niyet yatıyor, farkettiniz mi?
Evde, işte, sosyal hayatta, hergün birlikte olduğumuz veya hiç tanımadığımız kişilerle, fikir ayrılıklarımız olsa da anlaşabilmek, farklı görüşümüzü karşımızdakinde husumet yaratmadan aktarabilmek, bu sayede belli bir seviyenin üstünde kaliteli iletişim sağlamak ve bunun sonucunda da kaliteli sürdürülebilir ilişkilere sahip olmak mümkün. Nasıl mı? Elbette “Yumuşak Güç” ile…
Keyifli okumalar…
Not: Yazımda tırnak içindeki kelimeler ve cümleler Çağlar Çabuk’un “Yumuşak Güç” kitabından alıntıdır.